Röportaj: Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR
Ültanır: Hocam, ABD, AB ve Rusya üç büyük güç merkezi, ekonomik bakımdan öyle, askeri bakımdan da AB hariç öyle. Bu üç merkezin bir üçgenin köşelerini oluşturduğunu düşünürsek, o üçgen alanı içindeki Türkiye’nin konumunu nasıl değerlendirdiğinizi öğrenmek istiyorum. Çünkü, Türkiye bu etki alanı içinde kalmış durumda. Bu alanda kuvvetleri dengeleyebilir mi?
Şöyle bir bakacak olursak; ABD ile ilişkiler 1 Mart 2003 Tezkere krizi ile karardı, ama 5 Kasım 2007 Bush-Erdoğan zirvesinden sonra yeni bir beyaz demeyelim de pembe diyelim, pembe sayfa açarcasına renk değiştirdi.
AB ile olan ilişkiler ise, 2004 yılının sonunda müzakerelerin başlaması kararının alınmasıyla toz pembe renkte görünüyordu, bu renk giderek koyulaştı, Almanya’ya Merkel’in, Fransa’ya Sarkozy’nin gelmesiyle karardı ve ekran adeta kapandı.
Türkiye’nin komşusu durumunda olan bir de Rusya var. Rusya ile ekonomik ilişkilerimiz gelişiyor, ama özellikle Avrasya’da birbirimizi hasım gibi görüyoruz, o coğrafyada bir rekabet ve sürtüşme yaşıyoruz. Ne pembe, ne kara, daha çok turuncu renkte görmek istediğimiz bir ilişki şeklinde işbirliğimiz sürüyor.
Şimdi, ABD, AB ve Rusya üçgen alanında Türkiye’nin konumunu bir uluslararası ilişkiler uzmanı olarak nasıl görüyorsunuz?
ODAKLANILAN COĞRAFYALAR ENERJİ KAYNAKLI
Aydın: Resme biraz geriden bakalım. Çok eskiye gitmeye gerek yok; Soğuk Savaş’ın sona ermesinden itibaren dünyada büyük bir değişim ve dönüşüm var. Bu değişim ve dönüşüm sürecinde büyük güçler denilebilecek ülkelerin odaklandıkları belli coğrafyalar ortaya çıkmaya başladı.
Soğuk Savaş döneminde uluslararası poltika bu kadar bölgeselleşmiş veya bölge-merkezli değildi. Tabii ki etkin güçler için yine belli coğrafyalar öne çıkıyordu, ama oralarda çoklu rekabetlerden ziyade, tek taraflı etkinlikler söz konusuydu. Örneğin Batı Avrupa’da Amerika Birleşik Devletleri etkindi, ama Sovyetler Birliği yoktu. Doğu Avrupa keza Sovyetler vardı, Amerika yoktu. Afrika deyince, Sovyetler daha etkindi, ama Batı pek yoktu. Şimdi ise daha farklı bölgeler ve bu bölgelerde çok taraflı rekabet politikaları öne çıkmaya başladı. Bu öne çıkan bölgelere baktığımızda ise, bunların daha çok enerji kaynaklarıyla ilgili bölgeler olduklarını görüyoruz.